Feza KÜRKÇÜOĞLU

TRAK GEMİSİ

Deniz yolculuğunun halkın yaşamında vazgeçilmez bir yerinin olduğu yıllardı. İstanbul ile Mudanya arası onunla iki saate inecekti. Büyük bir ilgi ile karşılanan Trak gemisinin ilk seferinin öyküsü...


Almanya'da Kiel'de Krup tezgahlarında Türkiye'nin siparişi üzerine bir yılda inşa edilmişti. Adı Trak'tı... 1938 yılının mayıs ayında İstanbul'a geldiğinde deniz ticaret filomuzun ilk gemilerinden biri olarak bütün gözler üzerindeydi...

Trak gemisi gelene dek deniz ticaret filomuz, Avrupa'da çok uzun yıllar kullanılmış ve eskimiş olan gemilerden oluşuyordu. Bu yüzden büyümeye ve Kurtuluş Savaşı'nın yaralarını sarmaya çalışan o yılların Türkiye'sinde Trak gemisi ayrı bir önem taşıyordu...

İstanbul'la Mudanya'yı iki saatte birbirine bağlayacaktı. Uzunluğu 75 metre, genişliği 11 metreydi, saatte 19 mil yapıyordu. Ağırlığı da 1414 grostondu.

Celal Ergun'un yazdığı, 1938 tarihli "Güzel Trak'ın İlk Seferi" başlıklı yazıda o günlerin İstanbul'u ve gemiye duyulan merak şöyle anlatılıyordu: ' "Aylardan beri bütün Marmara mıntıkası halkının beklediği Trak nihayet geçen hafta geldi. Dörtte üçü denizle çevrilmiş Türkiye Cumhuriyeti halkı için bundan daha mes'ut bir hadise olamaz. Çünkü ecdadı denizci olan bir milletin elbette deniz filolarına muhabbet ve sevgisi aşikardır.

Misal mi istiyorsunuz?.. Sabahları Kadıköy'den gelirken vapur daha köprüye yanaşmadan halkın hücum edercesine Trak'ın bulunduğu tarafa koşması ve herkesin yüzünde sevinç âsarının görülmesi yetişmezse, Pazar günü Galata'dan kalkarken binlerce halkın yaşa nidaları ve alkışları zannedersem Türk milletinin denizciliğe olan merbutiyyetini [bağlılığını] ispat eder. Türk denizcidir. Evet!.. Geçenlerde limanlarımızdan birine giden donanmamızı gezmek için gelen halkın hepsini alamıyan kumandana ağlıyarak yalvaran, Yavuzu görmek için donanma ianesi [para yardımı] olarak 300 lira vermeyi kabul eden ve yine Yavuz'un dağıttığı rozetlere iane vermek isteyen ve sonra da uğradığı her limanda, merkezden ta şehrin ortalarına kadar takı zaferler, halılar seren millet donanmayı, denizi ve vapuru seviyor demektir. O bunun hakkıdır da...

İlk seferi için Galata limanından yola çıkmıştır Trak gemisi... Mudanya'ya yapılacak bu ilk seferin yolcuları arasında Denizbank Genel Müdürü Yusuf Ziya Öniş, Amiral Şükrü Okan, Deniz Ticaret Müdürü Müfit Necdet ile üniversite dekanları, hocalar, bürokratlar, diplomatlar ve onların eşleri de vardır.

 

Her Köşede Bir Neş'e

Celal Ergun'un kaleminden yolculuğun ayrıntılarına devam edelim..."22 Mayıs pazar günü program mucibince saat 8,45 geçe İstiklâl marşı ile rıhtımda biriken binlerce halkın alkışları arasında hareket ettik. Bizim hareketimizle beraber limanda bulunan bütün vapurlar Türk Deniz Ticaret filosunun bu ilk yeni ve gelin kadar zarif ve süslü gemisini düdük çalarak selâmlıyorlardı. Hareketimizle limandan çıkışımız pek ani oldu.

Şöyle bir gemiyi gezdim; her köşede bir neş'e, her salonda bir canlılık, kimi makine dairesini geziyor, kimi sür'atini tetkik ediyor, kimisi güverteye çıkmış denizin mavi köpüklerine bakıyor. (...)

Bir ara bu geminin bahtiyar süvarisi Kenan'la karşılaştım. Dünya gemilerinin en genci Trak hakkında bazı malûmat istedim. Bütün denizcilere has nezaketle ricamı kabul ederek anlattılar.


Trak vapuru süvarisi Kenan Özeş

 

Vapur en son teknik icaplara göre yapılmıştır; sür'ati saatte 19 mildir. Makinasının devir sür'ati 250 dir. Makine 18 mille çalıştığı zaman 3600 ve 19 mille çalıştığı zaman da 4000 beygir kuvvetindedir. Makine türbin ve kazanın tazyiki 15 atmosferdir. Yani 350 libre tazyik demektir.

Dümen çok iyi oturtulduğu için geminin manevra kabiliyeti de o nispette kolaydır. Kazana gelince su boruludur. Başka gemilerin hazırlanması arasında çok fark vardır. Meselâ bizim gemi yarım saatte sefere hazır bir vaziyete gelebilir. Halbuki diğer gemiler 12 saatte ancak hazırlanabilirler.

Vapurun telefon merkezi, telsiz tertibatı, yangın ihbar cihazları, otomatik iskandil âleti, sahille mesafeyi ölçen âlet vardır ki bu âlet sisli havalarda çok işe yarar. Bundan başka geminin en mühim ihtiyacı olan hava ve sıcak, soğuk su tertibatı vardır."

 


Modern Türkiye Mecmuası sahibi Celal Ergun iki saat süren yolculuğun sonunu şöyle anlatmış: "Süvari Kenan'a teşekkür ederek ayrıldım. Deniz çarşaf gibi, 18 mille seyreden vapurumuzun arkada bıraktığı köpüklere bakıyorum. Denizyolları'nın son Mudanya seferini yapan emektar Ülgen vapuruna yetişiyoruz ve her iki tarafın mütekabil selâmları arasında uzaklaşıyoruz. Bir aralık Denizbank Umum Müdürü Yusuf Ziya Öniş'in vapuru dolaştığı ve bütün davetlilerin ayrı ayrı hatırını sorarak ellerini sıktığını gördüm. Arkadan bir arkadaş sesleniyor: Armutlu göründü. Hakikaten soluma bakıyorum memleketimizin bu şirin ve yemyeşil ağaçlıklı köyü nazarlarla ne kadar hoş görünüyor. Biraz sonra Mudanya iskelesi ve kalabalık bir halk kitlesi..."

 

Trak'ın Özel Kış Bahçesi...

Mudanya iskelesi bu özel gün için bayraklar ve defne dalları ile donatılmıştı. Otomobil ve otobüslerle gelen Bursalılar iskelede gemileri Trak'ı beklemekteydi... Trak ile gelen konuklar otobüs ile Bursa'ya geçtiler, istanbul'dan Mudanya'ya iki saatte gelen Trak yolcuları, 36 kilometrelik yolu bir saate yakın bir sürede aldılar böylece. Çelikpalas'da konakladıktan sonra Bursa'da Yeşil Camii'i, Sümerbank Merinos Fabrikası'nı ziyaret ettiler. Ve akşam saatlerinde tekrar İstanbul'a döndüler...

Suat Derviş ve Trak süvarisi Kenan Özeş rahatlığı ve şıklığı ile ünlü 
Trak gemisi salonlarının birinde...


Trak gemisinin bu ilk seferinden bir hafta sonra gemiyi edebiyatımızın ünlü isimlerinden Suat Derviş Hanım ziyaret etti. İzlenimlerini de "Trak Vapurunda Bir Saat" başlığı ile Modern Türkiye mecmuasına yazdı.

"Gemi taze boya, yeni tahta kokuyor. Bir merdivenden çıkıyoruz. Bir salona girdik. Lüks trenlerdeki koltuklara benzeyen kırmızı marokenden geniş yumuşak kanepeler, aralarında birer masa... Geniş pencereler... Zemin yeşil, kanepeler kırmızı, duvar kahverengi... Elektrik fanusları fevkalade zarif, kübik değil fakat gemiye yakışacak güzellikte, dahilî tezyinat çok yerinde ve zevkli... Kanepeler iki üç saat sürecek bir seyahat için ne kadar konfortable...

Arkadaki küçük bar; daha sevimli. Rahat kanepeleri, güzel koltukları döşiyen dallı kumaşların çeşidi ve renkleri pek güzel... Fakat burada da ben zevkime göre daha sade olmasını isterdim.

Ötede bir kış bahçesi var. Tahta kanepeler, yukarıya doğru açılan camlar... Bu kış bahçesinin arkasında vapurun kıçındaki küçük güverteye konulmuş filizi tente koltuklar ve filizi masalar dahilî tezyinat içinde en güzel kısım. Geminin üç birinci, üç de ikinci mevki kamaraları var. Bu kamaralardan birinci mevkilerin de içleri çok rahat, çok geniş bir karyolası ve karşısında icabında yatak gibi hazırlanabilecek bir şezlongu var.


Biz gemiyi gezmekteyken bize iltihak etmek nezaketini göstermiş olan Birinci kaptana soruyorum:

- Madem ki vapur yalnız Mudanya'ya işleyecek ve siz de Mudanya'ya iki saatte gidecek diyorsunuz.

Bu kamaralar kimler için yapılmış?

- Hastalar için, cevabını alıyorum. Malûm ya, geminin işlediği yerler; banyo yerleridir. Oraya giden bir hasta  olabilir  ki   bacağını   rahat uzatmak,  dinlenmek   istirahat  etmek ister, işte onlar için burası düşünülmüştür.

İkinci mevki kamaralar daha dar ve üst üste iki yataklı... İkinci mevki ve üçüncü mevki salonlarda barlar da pek güzel... Her bir âleti elektrik motörile kullanılan güzel mutfağa girdik. Gemi aşçısının kamarasını gezdik.

 

İkinci Dünya Savaşı Yılları Ve...

Gemi zabitlerine mahsus sade küçük ve radyolu yemek salonuna baktık. Nihayet en üst güverteye çıktık. Kaptan Kenan Özeş bizi kendi kamarasına davet etti. Dinlenirken birer sigara içiyor ve konuşuyoruz. Kaptan Kenan Özeş anlatıyor:

- Gemiyi ben gidip aldım. Seyahatimiz on beş gün sürdü. Ve çok güzel geçti. Bahri muhitte hafif bir fırtınaya tutulduk, fakat gemimiz çok küçük olmasına rağmen iyi mukavemet gösterdi. Yolda Brest'e, Lizbon'a, Cezayir'e ve Malta limanına uğradık,   kömür   aldık.   Ve   Malta'dan doğru İstanbul'a geldik. Mürettebatımız 43 kişiydi. Seyahat güzel geçti.

- Gemi ne kadar zamanda yapılmıştır, diye sordum.

- Bu gemi bir sene zarfında yapıldı, cevabını verdi."

 

Coşkulu ilk seferin ardından ikinci Dünya Savaşı yıllarının karmaşasına gömülür Türkiye de. Trak'a da görev düşer ve askeri birlikleri taşımada kullanılır.

18 Ocak 1944 tarihinde askeri birlikleri Gelibolu'ya götürür. Tam İstanbul'a geri dönecekken aldığı bir telsiz emriyle Bandırma limanına doğru yola koyulur: İstanbul'a gelmek isteyen yolcuları almak için Bandırma'ya gitmesi gerekmektedir.

Trak süvarisi Kenan Özeş, Denizbank Umumî Müdürü Yusuf Ziya Öniş, 
Denizbank Meclisi İdare Reisi Ziya Taner Trak'ın güvertesinde...
 

Yolda birdenbire bir kar fırtınası patlak verir ve deniz karışır. Tipi yüzünden görüş neredeyse imkânsızdır. 20.30 sıralarında Mudanya açıklarında, Kapıdağ önlerinde kayalıklara bindirir Trak. 23 kişinin hayatını kaybettiği bu korkunç kazadan çok az kişi kurtulabilir...

Trak'ın ömrü çok kısa olmuştur...

Trak gemisini Avrupa'nın ünlü gemi tezgahlarında yapılan yeni gemiler izler ve Türk deniz ticaret filomuz yıllar içinde büyüyerek genişler. Bu uzun yolda atılan o ilk adımı yazısının sonunda anlatan Suat Derviş'in satırları bizim yazımızın da son satırları olsun: "Ticaret filoları çok mükemmel olan bir memleket olmak, sahilleri bu kadar geniş olan bizim memleketimizin hakkıdır. Ve bu hedefe atılan ilk adımı bütün Türkiye büyük bir sempati ve alâka ile karşılamış bulunuyor."

  

 

Kaynakça: Sea Life  Mart 2004  N:30
 

Fotoğraflar: Feza Kürkçüoğlu Arşivi

 

 

                                                             Feza Kürkçüoğlu'na teşekkürlerimizle

 
Cumhuriyetin 87.Yılı
 
TARİHTE BUGÜN
 
Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (GAP) kuruldu.

GÜNÜN SÖZÜ
 
"Bir derdim var bin dermana değişmem." Şah İsmail
MÜSABAKA
 
Geliboluspor ile Yeni Çanspor maçı 0-0 berabere tamamlandı.Geliboluspordan Burak maçın son dakikasında kırmızı kart yedi
 
Bugün 43 ziyaretçi (87 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol