Tarihi

 

 

 

Gelibolu'nun Tarihçesi

 

 


Eski İç Liman ve Gümrük Binası

 

 

Antik çağdan beri Avrupa ile Asya arasında bir geçiş noktası pozisyonundaki Gelibolu, 25 Nisan 1915 tarihinde itilaf devletlerinin İstanbul'a ulaşmak amacıyla gerçekleştirdikleri saldırılara karşı verilen savunma harbinin zaferle sonuçlanmasıyla GALLIPOLI 1915 adıyla tarihe geçmiş ve ÇANAKKALE GEÇİLMEZ destanının gerçekleştiği topraklar olmuştur.
Antik dönemlerde Khersonesos olarak adlandırılan yarımadadaki tüm olayların odak noktası olmuştur. Kent, tarihi antik adı Hellespont olan Çanakkale Boğazı'ndaki ve yine antik adı Khersonesos olan Gelibolu Yarımadası'ndaki ilk yerleşime değin uzanır. Kent, Traklar ve Yunan koloni hareketi sırasında eski Yunanlılar tarafından ele geçirilmiştir. Kentin adının bu koloniler tarafından Kallipolis olarak değiştirildiği varsayılmaktadır. Daha sonraları Miletos, Foça ve Midilli'den gelen halk tarafından iskan edildi. 
Büyük İskender M.Ö 336 yılında kral olduktan sonra Anadolu'ya geçmek için M.Ö. 334 yılında Gelibolu güzergâhını kullanmıştır. Sırasıyla Eski Yunan, Pers, Makedonya, Bergama ve Romalılar'ın istilasına uğrayan kent, Romalılar ve Bizans döneminde çok önem kazanmış ve önemli bir liman ve geçit konumuna gelmiştir. Kent Bizans döneminde İmparator Jisitinianus zamanında bakımdan geçirilerek çevresindeki surlar onarılmış, kente erzak depoları yapılmıştır. Bu da bölgede bir merkez haline gelmesine neden olmuştur. 1190 yılındaki Haçlı Seferleri sırasında Alman İmparatoru Friederich komutasındaki Haçlı ordusu Anadolu'ya buradan geçmiştir. 1204 yılında kenti Venedikler, 1235 yılında Bizanslılar ve son alarak da 1311 yılında Osmanlılar ele geçirdi. 
Bizans döneminde merkezi bir kent görünümüne kavuşan Gelibolu, Osmanlılar'ın fethinden sonra daha da önem kazanmış ve Türkler'in Avrupa ile ilişkilerinden bir merkez olarak kullanılmıştır. 1391 yılında Yıldırım Beyazıt buraya ilk tersaneyi kurdu ve başına Saruca Paşa'yı Boğaz Muhafızlığı Komutanı olarak atadı. İç kale onarıldı, harap durumdaki dış kale yıkıldı, iç liman elden geçirilerek girişine iki kule yapıldı ve bu kuleler arasına savunma amacıyla üç adet zincir gerildi. 
Kanuni Sultan Süleyman'ın padişahlığı sırasında, bin Kaptan Paşalım Eyaleti konumunda olan Gelibolu, sınırları İnebahtı, Midilli, Kocaeli, Karireli, Rodos ve Mizistra sancaklarını içine alacak şekilde genişletildi ve merkez durumuna geldi. 
I. Abdülhamit dönemine kadar süren durum, Boğaz Muhafızlığı'nın Çanakkale'ye alınmasıyla son buldu ve Gelibolu'nun önemi nispeten azaldı. 
1854 yılındaki Kırım savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefiki durumunda olan İngiliz ve Fransız askerleri, Kırım'a gitmek için çıktıkları Gelibolu'yu bir üs olarak kullandılar ve harap durumdaki Çimpe Kalesi'ni onarak burasını cephanelik olarak kullandılar. Bu dönemde hayatını kaybeden Frnasız Askerleri için Gelibolu'nun içinde bir Fransız Mezarlığı bulunmaktadır.


Gelibolu adının kaynağı
Kentin hangi yüzyılda ve kimler tarafından kurulduğu bilinmemektedir. Ancak Truva kenti kadar eski olduğu varsayılmaktadır. Önceleri Critote olan kentin adı, Yunan koloni hareketi sırasında güzelşehir anlamındaki Kallipolis olarak değiştirilmiştir. Daha sonra Avrupa'da M.Ö 1500 yıllarında Kelt kökenli bir göç hareketi başlar, bugünkü Fransa halkının temelini oluşturan Keltler, günümüzde Fransa, Belçika, İsviçre ve Ren kıyılarını içine alan bölgeyi ele geçirmişler ve Romalılar tarafından bu bölgeye Galya, halkına da Galler adı verilmiştir. Galler olarak adlandırılan bu savaşçı halk M.Ö 281 yıllarında Trakya Krallığı'nın içinde bulunduğu bocalama döneminde Balkanlara, Çanakkale ve İstanbul Boğazları üzerinden de Anadolu'ya geçmişlerdir. M.Ö 278 yıllında gerçekleşen bu olay sırasında İstanbul'da onarılan kuleye Galata Kulesi, Anadolu'da Sakarya ve Kızılırmak havzasını kapsayan bölgeye de Galatiya adı verilmiştir. O dönemde Roma İmparatoru olan Augustus, sürekli huzursuzluk çıkaran Galler'i Anadolu'dan sürer ve Gelibolu'ya yerleşen bu halka izafeten bu bölgenin adı Gal Ülkesi anlamına gelen Gallipolis olarak değiştirilir. Osmanlı döneminde de bu isim gelibolu olarak değiştirilmiştir. Günümüzde dünyanın 12 yerinde kökeni Gal halkına dayanan Gallipolis adında yerleşim merkezi bulunmaktadır. Bunlar:

  • Kiklat adalarından Neksos adasındaki Gallipolis kenti
  • Bodrum yöresinde, Gökova'daki Gelibolu köyü
  • Anapolis yöresinde
  • Makedonya'da
  • İzmit-Gemlik arasında eski bir kent
  • İtalya'nın en güneyinde Pouilles bölgesindeki Gallipolis kenti
  • Kalekarya'da
  • Suriye'de
  • Etolya'da
  • Kıbrıs'ta
  • ABD'nin Ohio eyaletinde bir nehir kıyısında
  • Çanakkale Boğazı'ndaki bizim kentimiz

Gelibolu'nun tarihi izlerini antik çağa kadar sürebiliriz. Bilinen odur ki, Gelibolu Ege denizi üzerinden gelen Yunanlı kolonizatörlerin sürekli ilgi gösterdiği bir yer olmuştur. Öte yandan birçok el değiştirmeler yaşamıştır. Lidya'lıları gören Gelibolu, İskitler'in üzerine yürüyen Persler'in egemenliğinde kalmıştır. Perler'in ünlü hükümdarı Darius ordularıyla M.Ö.6 yy'da yöreyi hakimiyeti altına almış, onun zayıflamasıyla M.Ö. 4 yy. sonlarında Atinalılar, M.Ö. 3yy.'ın ilk çeyreğinden itibaren Makedonlar bu bölgeyi yönetimleri altına almışlardır. Ayrıca Trak kabileleri de bu el değiştirmeler sırasında yörede zaman zaman tarih sahnesinde varlıklarını Gelibolu'da da göstermişlerdir. Aegos Potami, Aphrdisi, Caria, Lysmahia antik kent buluntuları bize bu dönemlere ait ipuçlarını vermektedir.
Bizanslılar dönemi çeşitli iç kargaşalıklar ve politik ayak oyunlarıyla geçer. O dönem Kallipolis-Gallipolis ( Güzel şehir…) ismiyle anılan şehir bu çekişmelerden zararla, yıkımlarla çıkar. Paleologos hanedanı Gelibolu’da Bizans adına yönetimde yer almaktadır. Buraya Bizanslılar tarafından yerleştirilen Katalanlar, zamanla Bizans için sorun olmaya başlayınca Anadolu’daki Türk beylikleriyle bağlantıya geçerek Bizanslılara karşı kendilerini güvenceye almak isterler.
Gelibolu Cenevizliler gibi; Karasi, Aydın ve Saruhan gibi Anadolu beylikleri tarafından da zaman zaman kuşatılarak mukavemet testine tabi tutulur. Bu saldırıların sıklaşması Bizanslılar’ı telaşlandırınca, o bildik Bizans kurnazlığına başvuran dönemin Bizans imparatoru Kantakuzen kızını Anadolu’da etkisi yükselmeye başlayan Orhan Gazi’yle evlendirir.
Bu ilişkileri kullanan Bizans, Balkanlar’dan gelen Slav baskılarını da Osmanlı’nın yardımıyla bertaraf eder. 1352 yılında Dimetoka savaşında Gazi Süleyman Paşa’nın yardımlarıyla Edirne kurtarılınca, Bizans kendini güvende hissetmek düşüncesiyle Gelibolu yakınlarındaki Çimpe kalesini Süleyman Paşa ve askerlerinin kullanımı için verir. Bazı tarihçiler ise Çimpe kalesinin fethedilerek alındığı tezini savunmaktadır. Gazi Süleyman Paşa’ nın Gelibolu’yu alması ise 2 Mart 1354 yılında gerçekleşir. Eceabat yönünden Gelibolu yarımadasına çıkan diğer gazilerin de çabalarıyla kısa sürede yöre Türk hakimiyetine girer. Rumeli'nin asıl fethinin Gelibolu'nun alınışıyla başladığı tarihçiler tarafından kabul görmektedir.
1366 yılında gazi Süleyman Paşa’nın ölümüyle şehir Bizans tarafından kısa bir süre için geri alınır. Tarih 1357 yılını gösterdiğinde ise Murat Hüdavendigar tarafından bir daha Osmanlı hakimiyetine girer. Bu tarih “ikinci fetih” olarak anılır. Bu dönemde açılan “acemi ocağı” 19. yy’a kadar önemi zamanla azalarak da olsa varlığını Gelibolu’da sürdürür.
Boğazın stratejik konumu bu dönemde Osmanlı’nın Gelibolu’ya verdiği değeri de belirler. Yıldırım Bayezid döneminde Gelibolu limanı toparlandı, iç limanın ağzı karşılıklı iki kuleyle desteklendi ve tersane kurulması için Saruca Paşa görevlendirildi. Denizcilik daima kentin kimliğinde yer etmiştir. Piri Reis gibi ünlü bir Türk denizcisini yetiştirmiş Gelibolu, 17.yy’da yörede dokunan yelken bezleriyle de Avrupalılar’ın dikkatini çekiyordu.
Osmanlı’nın çeşitli dönemlerinde denizcilik ve stratejik önemiyle çeşitli idari yönetimler Gelibolu’nun kimliğini şekillendirir. Boğaz muhafızlığı zaman zaman Gelibolu dışına taşındığı dönemler yaşanmış, bu zamanlarda buraya atfedilen önem ara ara kesintiye uğramıştır. 1. Abdülhamit döneminde boğaz muhafızlığı Çanakkale’ye taşınırken, 2. Mahmut döneminde ise Gelibolu’daki acemi ocağı kapatılır. ( 1836 ) Sultan Abdülmecid döneminde Osmanlı’ya Kırım Savaşı sırasında yardım etmek üzere İngiliz ve Fransız askerleri Gelibolu’da konaklatılır. ( 1854-55 ) Bu dönemde Gelibolu ünlü Fransız imparatoru Napolyon’un ziyaretine ev sahipliği yapar.
1.Dünya Savaşı’nın en kanlı çarpışmalarının yaşandığı Çanakkale Savaşları’nın mekanı Gelibolu yarımadası olurken, Gelibolu daha çok cephe gerisi hizmetleriyle büyük yararlılıklar gösterir. 1.Dünya savaşı sonrası 1020 Ağustos’unda ilçe Yunan işgaliyle tanışır. Bolşevik ihtilali sonrası ülkelerinden kaçmak zorunda kalan Çarlık Rusya’sı mensupları ve askerleri 1921 Aralık ayına değin Gelibolu’da barındırılır. Bu dönemlerde Gelibolu Türk, Rum, Musevi, Ermeni ve Rusların oluşturduğu değişik milletlerin mensuplarına ev sahipliği yapmaktadır.
Bu nüfus çeşitliliği içinde Museviler’in yeri farklıdır. 2. Bayezid döneminde İspanya’dan kovulan Yahudiler’in bir bölümü Gelibolu’ya yerleştirilir. Yaklaşık 500 yılık bir süre boyunca şehrin sosyal ve kültüren yaşantısında etkileri görülür.
1923-1926 yılları arasında idari olarak vilayet statüsüne yükseltilen Gelibolu, bu tarih sonunda Çanakkale iline bağlı bir ilçe haline getirilir.
Gelibolu’nun ekonomisini büyük oranda tarım ve balıkçılık ile bu işkollarının yan sanayileri belirler.
Tarım alanlarında buğday, mısır, ayçiçeği, arpa, çeltik, pancar ekimi önemli yer tutarken, açıkta ve seralarda sebze üretimi de yapılmaktadır. Son yıllarda modern meyvecilik uygulayan meyve bahçeleri görülürken, zeytin ve bağcılık da yörede görülen diğer tarımsal üretimler arasında baş sıralarda yer almaktadır. Hayvansal üretimde küçükbaş yetiştiriciliği baş sırada yer alırken, bunu büyükbaş hayvancılık takip eder.
Balıkçılık halkın diğer önemli geçim kaynağıdır. Marmara denizi, Çanakkale boğazı ve Saros körfezi kıyılarında tutulan balıklar arasında sardalya önemli bir yer tutar ve ilçe “sardalya festivali” isimli bir de festivale ev sahipliği yapmaktadır. Tarihi süreci içinde daha çok Rum ve Yahudiler tarafından ekonomik olarak yapılan balıkçılık, mübadele sonrası Türkler tarafından da benimsenmiştir.
Gelibolu balık üzerine zengin bir kültüre sahiptir. Öte yandan balık konserveciliği konusunda marka olmuş, Aleaddin Kemerli tarafından açılan Türkiye’nin ilk balık konserve fabrikası ( 1926 ) yine bu ilçededir. Tarih içinde çok sayıda olan balık işleme ve konserve fabrikalarından günümüze Aleaddin, Selahattin ve Yakşi balık konservesi fabrikaları ulaşmıştır. Şehrin içinde kalan işletmeler bu durumdan muzdarip; kendilerine şehir dışında yer gösterilmesi durumunda şehrin kimliğine yön veren bu işe devam edebileceklerini, aksi durumda çok fazla tutunamayacaklarını her platformda dile getirmektedirler.
Özellikle balık fabrikalarında eski dönemlerde 16-17 yaşlarında genç kızların çalışması sebebiyle “Kızlı” marka balık konserveleri bilin ki Gelibolu’yla özdeştir. Sardalya başta olmak üzere değişik balıkların konserveleri, tuzlu balık üretimi yapılmaktadır. Hele ki Gelibolu liman mevkiinde iplere dizilip güneşte kurumaya bırakılan çirozları görürseniz şaşırmayın. Bu Gelibolu’nun denizle içiçeliğinin getirdiği kültürel bir olgu haline dönüşmüştür.
Bu yönüyle Gelibolu bir lezzet durağıdır da. İlçe merkezinde ve kıyı yerleşimlerinde balık mutfağı üzerine çok fazla işletme bulmak mümkündür. Öte yandan mübadeleler sonrası yöreye yoğun yerleşen Rumelilerin Gelibolu mutfağına katkıları baskındır. Buna karşılık Gelibolu mutfağı Ege’nin ot mutfağından da karakteristik izler taşır.
Gelibolu’ya gelenlerin balık kadar tatması gereken iki lezzet vardır. Bunlardan birisi şüphesiz en iyisini Gelibolu’da bulacağınız peynir helvası, bir diğeri ise Türkiye’nin ve dünyanın en büyük mevlevihanesininin burada oluşu sebebiyle mevlevihane mutfağından devşirilip gün ışığına çıkarılan, Gelibolu’ya patentlenmiş “mevlevi tatlısı”dır.
Gelibolu son yıllarda turizmde de kendine pay aramaktadır. Özellikle Osmanlı dönemine ait birçok tarihi yapıyı Gelibolu’ da görebilirsiniz. Tarihi camileri, mimari örnekleri, anıt mezarları ile tüm bu tarihi varlıkları Gelibolu Gezi Rehberi bölümümüzde ayrıntılarıyla bulabilirsiniz.
Bu tarihi yapılar içerisinde en göze çarpanı hiç şüphe yok ki son yıllarda turizme kazandırılan Türkiye’nin ve dünyanın en büyük mevlevihanesi olan Gelibolu Mevlevihanesi’dir. Mevlevihaneye ait bilgileri de sayfalarımızda yer alan özel dosyalarda bulabilirsiniz.
Gelibolu yazları deniz turizmi ile de göz doldurmaya başlamıştır. Özellikle Saros körfezi kıyıları birçok tatilciyi ağırlarken, bu konuda hizmet veren yeni işletmeler açılmaya başlanmıştır. Güneyli köyü bu konuda hızlı bir gelişme göstermektedir. Öte yandan Kömür koyu gibi doğal koylar dalış turizmi için bölgeye gelenleri günden güne daha fazla kendine çekmektedir.

 
Cumhuriyetin 87.Yılı
 
TARİHTE BUGÜN
 
Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (GAP) kuruldu.

GÜNÜN SÖZÜ
 
"Bir derdim var bin dermana değişmem." Şah İsmail
MÜSABAKA
 
Geliboluspor ile Yeni Çanspor maçı 0-0 berabere tamamlandı.Geliboluspordan Burak maçın son dakikasında kırmızı kart yedi
 
Bugün 20 ziyaretçi (32 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol